Ana içeriğe atla

Barok Sanatı Nedir?



 Avrupa'da, 17. yüzyılın ilk dönemlerinde, tamamen benzersiz bir sanat akımının doğuşunu gözlemlemek mümkündü. Bu yenilikçi tarz, Rönesans'ın izinden ayrılmış ve hatta tamamen zıt bir yönde ilerlemişti. Sanat tarihçileri, yalnızca resim, heykel ve mimariyi değil, aynı zamanda diğer sanat dallarını da içeren bu benzersiz sanat anlayışını, özünde Rönesans'tan farklı ve yeni bir dünya görüşüne dayalı olarak tanımlamışlardır. Bu sanat akımına "Barok Sanat" denilmiştir. Barok terimi, Portekizce "Barucca" kelimesinden türetilmiştir. Portekizcede, garip şekilli ve kıvrık incilere verilen bu özel bir isim, Rönesans ideallerinde direnen muhafazakar kişiler tarafından seçilmiştir. Barok Sanat'ın doğuş yeri Roma olmuştur ve tüm Avrupa sanatını etkisi altına almıştır. Barok Sanat'ın yaratıcıları, Rönesans'ın temel ilkelerine ve Reform hareketinin getirdiği yeni düşüncelere karşı bir tür propaganda yapmayı amaçlamışlardır.

Bu dönemin önde gelen sanatçıları arasında Michelangelo Merisi da Caravaggio (1573-1610), Rembrandt Harmensz Van Rijn (1606-1669), Jan Vermeer Van Delft (1632-1675), Pierre Paul Rubens (1577-1640), Diego Velasquez (1599-1660) ve George de la Tour (1593-1652) bulunmaktadır.

Barok döneminde, resim sanatı sadece Hristiyanlık inancına değil, aynı zamanda mitolojik konulara da sıkça yer vermiştir. Bununla birlikte, konu çeşitliliği artmış ve günlük yaşamın sahnelerine ve manzaralarına da odaklanılmıştır. Azizlerin yaşam öyküleri, aile tarihleri, portreler ve kahramanlık hikayeleri, bu dönemin sıkça tasvir edilen konuları arasında yer almıştır.


Barok dönemi, resim sanatında perspektifin büyük bir ustalıkla kullanıldığı bir dönem olarak bilinir. Resimler, derinlik etkisi konusunda olağanüstü bir başarı sergiler ve göz yanıltıcı ayrıntılara sahiptir. Tablolarda gözlemlenen figür sayısı artar ve kalabalık sahneler oluşturulmaya çalışılır. Hareket halindeki figürlerin elbiselerinin kıvrımları ve davranışları bir uyum içinde tasvir edilmeye başlanır.

Freskler adı verilen resim sanatının bir dalında, özellikle kilise tavanlarında, tam bir kaos hüküm sürer. Tavan resimlerinde, klasik denge ve düzen anlayışına karşı, Barok'un aşırılığı göze çarpar. Kilise tavanlarında bulutların üzerinde uçan kalabalık insan figürleri ve ilahi varlıklar, dalgalanan kumaş parçalarıyla tasvir edilirken, ışık ve gölge efektleri kullanılarak hareketlilik ve canlı renkler sahnelerde bir karmaşa yaratır, bu da Barok'u klasik sanattan ayıran en önemli özelliklerden biridir.

Bu dönemin en dikkat çeken özelliklerinden biri, çizgilerin belirsizleşmesi ve ışık-gölge efektlerinin ustaca kullanılmasıdır. Sanatçılar, izleyicinin dikkatini çekmek istedikleri ana odak noktayı ışıkla vurgularlar. Bu teknik, insan psikolojisi ve duyarlılığına etki etmek amacıyla kullanılır.




Sonuç olarak, Barok sanat, Maniyerizm döneminden sonra ortaya çıkmış ve orta çağın sıkı kurallarından sıyrılarak dini, düşünsel ve bireysel düşüncenin temelini atmıştır. Sanatın kiliseye olan bağımlılığı azalmış, burjuvalar ve sanat destekçileri tarafından benimsenmiştir. Bu dönem, Rönesans'ın klasik tarzına bir tepki olarak doğmuştur. Barok sanatın farklı ülkelerde farklı yorumlanmasına rağmen, hepsi "Barok" adı altında anılmıştır. Bu sanat akımı, akılcı yaklaşıma karşı gelmiş, katı geometri kurallarını esnetmiş ve kalıpları kırmıştır. Antik Helenistik dönemden ilham almıştır.

Barok sanat, özellikle saraylar ve kiliselerde şekillenmiş ve bu mekanlarda eserler verilmiştir. Kilise, Katolik dinine geri dönüşü ve güçlendirmeyi teşvik etmek için bu sanatı kullanmıştır. Kiliseler, Protestanlar tarafından en çok sorgulanan ve kuşkulanılan duvarlar haline gelmiş ve dini temaları işleyen büyük eserlerle süslenmiştir. Bu eserler, azizlerin tasvirleri, şehitlerin yaşamından sahneler ve tabii ki Meryem Ana temalarını içermiştir. Ayrıca, mitoloji zaman zaman dini resimlere yansımıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ödül Aldı ama Vize Alamadı

Son dönemde yaşanan birbirinden ilginç vize krizlerine bir yenisi eklendi. Hollanda, Kraliyet Onur Ödülü verdiği yönetmen Kutluğ Ataman’a vize vermedi. Hollanda Kraliyeti’nin Onur Ödülü verdiği yönetmen Kutluğ Ataman Hollanda’dan vize alamadı. Son dönemde yaşanan vize krizlerine bir yenisi eklendi. Hollanda, Kraliyet Onur Ödülü’ne layık gördüğü yönetmene vize vermedi. Ataman olayı twitter hesabında paylaştı. Hollanda’dan Cevap Geldi Yönetmen, “Hollanda kraliyetinden “Avrupa kültürüne vermiş olduğum katkılardan” dolayı ödül aldım (ne katkısı sormayın, sadece sanatçıyım). Hollanda’ya gitmek gerekti. Vize vermediler. Bu vesileyle Avrupa kültürüne dışarıdan katkı veriyor olduğumu idrak ettim” diye yazarak durumu eleştirdi. Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu 1.3 milyon kez görüntülenen tweet’e yanıt verdi. Yönetmenden bir e-posta göndermesini isteyen konsolosluk, sürecin kontrol edileceğini yazdı. Ataman da e-postayı göndereceği cevabını verdi.

Asi Ruhun Fırçası: Gustave Courbet ve Gerçekçiliğin Doğuşu

Sanat tarihinde bazı isimler vardır ki, eserleriyle olduğu kadar kişiliğiyle de akıllara kazınır. İşte Gustave Courbet de tam olarak böyle bir isim. 19. yüzyıl Fransası'nda sanat dünyasını kasıp kavuran gerçekçilik akımının öncüsü, asi ruhlu bir ressam... Gelin, birlikte bu etkileyici sanatçının dünyasına ve eserlerine bir yolculuk yapalım. Doğu Fransa'nın Ornans kasabasında, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Courbet, Paris'e hukuk okumaya gitse de kalbi hep sanat için attı. Louvre Müzesi'nin koridorlarında, eski ustaları inceleyerek kendi stilini geliştirmeye başladı. Ancak akademik sanatın katı kurallarına sıkışıp kalmak ona göre değildi. O, gündelik hayatı, sıradan insanları, doğayı olduğu gibi, tüm çıplaklığıyla tuvale yansıtmak istiyordu. İşte bu istek, onu "gerçekçilik" akımının öncüsü haline getirecekti. Courbet'nin en bilinen eserlerinden biri, hiç şüphesiz "Ornans'taki Cenaze Töreni" (A Burial At Ornans). Devasa boyutl...

İznik’in Tarihine Yolculuk: Yeni İznik Müzesi ve Benim Bulduğum Eserler

 Bursa’nın gözbebeği İznik, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış eşsiz bir şehir. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşıyan bu antik kentte, yeni İznik Müzesi ziyaretçilerini büyülemeye hazır! Bu blog yazımda, geçtiğimiz günlerde çektiğim ve İznik’in Yeni Müzesi üzerine hazırladığım YouTube videomu sizlerle paylaşıyor, müzenin öne çıkan eserlerinden birini; Troya Savaşı sahnelerini anlatan Akhilleus Lahdi ni daha yakından inceliyoruz. Videomu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz: İznik Müzesi: Geçmişin İzleri İznik, antik adıyla Nikaia , özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir kentti. Yeni açılan İznik Müzesi, yıllar süren kazı çalışmaları sonucu gün yüzüne çıkarılan eserleri modern bir sunumla sergileyerek ziyaretçilere tarih dolu bir yolculuk vadediyor. Müze; mimari parçalar, lahitler, heykel fragmanları, seramikler ve birçok dönemin kültürel mirasını bir araya getiriyor. Kendi Hikayem: 2014 yılında bir öğrenci olarak İznik’te bir kazıda yer ...