Ana içeriğe atla

Şehzade Mustafa'nın Ölümü: Şehzade Mustafa Türbesi


     Şehzade Mustafa'nın ölümü Osmanlı tarihinde herkes için bir merak konusudur. Kanuni'nin en büyük oğlu olmasına rağmen Kanuni tarafından boğdurulması, ölümü ardından çıkan iç karışıklık bir çok insanın merakını celbetmektedir. Şehzade Mustafa'nın ölümünün öncesinde Kanuni İran seferi için hazırlık yapmaktaydı. Ancak savaşa kendisi yerine Rüstem paşa'yı göndermiş, askerler bu durumdan rahatsız olmuş ve ordu İstanbul'dan öteye gidememiştir. Bu durumda da Rüstem Paşa İstanbul'a geri dönmek zorunda kalmıştır. Askerler padişahın yaşlandığını o sebeple ordunun başına geçmediğini düşünmüş, hatta "Padişahımız kocadı bize lazım civanı" diyerek Şehzade Mustafa'yı padişah olarak görmek istediklerini söylemişlerdir. Bu durumun ardından Kanuni Süleyman ordunun başına geçmiş, orduyla birlikte Konya Ereğlisi'ne harekete geçmiştir. Rüstem Paşa, Anadolu'da ordu toplarken Şehzade Mustafa'nın bir kalkışmaya hazırlandığına dair bilgiyi Kanuni'ye iletince çözümü oğlunu boğdurtmakta bulmuştur. Şehzade Mustafa da 5000 donanımlı birliği ile Konya'ya geldi ve babasını Otağı Hümayun'da ziyaret etmeye karar verdi. Askerler her ne kadar uyarsa da silahını bırakarak içeri giren Şehzade Mustafa içerde 7 dilsiz cellat tarafından saldırıya uğradı ve can verdi. Kendisini İran ile işbirliği yaptığını sembolize etmek amacıyla İran halısına sarılıp askerlerin önünde cansız bedeni sergilendi.

    Bunun üzerine öfkelenen ordugah ilk gün matem sebebiyle öğlen yemeği yemedi, sonrasında Rüstem Paşa'yı hedef aldı ve burada Rüstem Paşa'yı öldürmeye çalıştılar. Kanuni öfkenin Rüstem Paşa'da odaklandığını gördüğü için ilk olarak Rüstem Paşa'yı görevden aldı. Sonrasında da Rüstem Paşa apartopar İstanbul'a dönmek zorunda kaldı.

    Sonrasında gelişen olayları ve Şehzade Mustafa'nın türbesini aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz;




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ödül Aldı ama Vize Alamadı

Son dönemde yaşanan birbirinden ilginç vize krizlerine bir yenisi eklendi. Hollanda, Kraliyet Onur Ödülü verdiği yönetmen Kutluğ Ataman’a vize vermedi. Hollanda Kraliyeti’nin Onur Ödülü verdiği yönetmen Kutluğ Ataman Hollanda’dan vize alamadı. Son dönemde yaşanan vize krizlerine bir yenisi eklendi. Hollanda, Kraliyet Onur Ödülü’ne layık gördüğü yönetmene vize vermedi. Ataman olayı twitter hesabında paylaştı. Hollanda’dan Cevap Geldi Yönetmen, “Hollanda kraliyetinden “Avrupa kültürüne vermiş olduğum katkılardan” dolayı ödül aldım (ne katkısı sormayın, sadece sanatçıyım). Hollanda’ya gitmek gerekti. Vize vermediler. Bu vesileyle Avrupa kültürüne dışarıdan katkı veriyor olduğumu idrak ettim” diye yazarak durumu eleştirdi. Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu 1.3 milyon kez görüntülenen tweet’e yanıt verdi. Yönetmenden bir e-posta göndermesini isteyen konsolosluk, sürecin kontrol edileceğini yazdı. Ataman da e-postayı göndereceği cevabını verdi.

5.000 Yıllık Bir Gizem: İndus Vadisi Yazısını Çözene 1 Milyon Dolar Ödül!

 Tarih boyunca birçok antik uygarlık geride bıraktığı eserlerle günümüz insanına önemli ipuçları sundu. Mısır hiyeroglifleri, Sümer çivi yazısı ve Fenike alfabesi gibi sistemler, geçmişi anlamamıza yardımcı oldu. Ancak, bazı yazılar hâlâ gizemini koruyor ve arkeologlar ile dilbilimciler için büyük bir muamma olmayı sürdürüyor. Bunlardan biri de İndus Vadisi Uygarlığı’nın geride bıraktığı, şimdiye kadar çözülememiş 5.000 yıllık yazı sistemi. Hindistan'ın Tamil Nadu eyaletinin başbakanı M.K. Stalin, bu antik yazıyı çözen kişiye veya ekibe 1 milyon dolar ödül verileceğini duyurdu. Bu duyuru, dünya çapındaki akademisyenlerin ve tarih meraklılarının dikkatini çekti. İndus Vadisi Uygarlığı ve Gizemli Yazısı İndus Vadisi Uygarlığı, yaklaşık M.Ö. 3300 ile M.Ö. 1300 yılları arasında Hindistan ve Pakistan’ın bugünkü topraklarında varlığını sürdüren gelişmiş bir medeniyetti. Harappa ve Mohenjo-Daro gibi büyük şehirleriyle bilinen bu uygarlık, gelişmiş şehir planlaması, kanalizasyon sistemleri...

Asi Ruhun Fırçası: Gustave Courbet ve Gerçekçiliğin Doğuşu

Sanat tarihinde bazı isimler vardır ki, eserleriyle olduğu kadar kişiliğiyle de akıllara kazınır. İşte Gustave Courbet de tam olarak böyle bir isim. 19. yüzyıl Fransası'nda sanat dünyasını kasıp kavuran gerçekçilik akımının öncüsü, asi ruhlu bir ressam... Gelin, birlikte bu etkileyici sanatçının dünyasına ve eserlerine bir yolculuk yapalım. Doğu Fransa'nın Ornans kasabasında, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Courbet, Paris'e hukuk okumaya gitse de kalbi hep sanat için attı. Louvre Müzesi'nin koridorlarında, eski ustaları inceleyerek kendi stilini geliştirmeye başladı. Ancak akademik sanatın katı kurallarına sıkışıp kalmak ona göre değildi. O, gündelik hayatı, sıradan insanları, doğayı olduğu gibi, tüm çıplaklığıyla tuvale yansıtmak istiyordu. İşte bu istek, onu "gerçekçilik" akımının öncüsü haline getirecekti. Courbet'nin en bilinen eserlerinden biri, hiç şüphesiz "Ornans'taki Cenaze Töreni" (A Burial At Ornans). Devasa boyutl...